12 Ekim 2014 Pazar

Doğulular Kapitalizm için uygun mudurlar?*



Bir makale özeti:

 

Yazar: Jean-Claude Ruano Borbalan 

 

Yazının amacı, Doğu’ nun geçmişinin parlak olmasına karşın, kapitalizmin batıda gerçekleşmesi ve sonrasında doğunun durağanlaşmasının ve batının gerisinde kalmasının, yeni düzene ayak uyduramamasının nedenlerini tartışmaktır. Yazar bu tartışmayı yaparken, önemli Doğu medeniyetlerinden Çin, Hindistan ve Japonya’yı değerlendirmiştir.

Batı Ortaçağı yaşarken, Hindistan ve Çin dünyanın önemli ticaret merkezleriydi. Sanayi devrimi öncesinde, Hindistan tekstilde, Çin ise ipek, madencilik ve porselende sanayiye sahipti. Bu iki devlet ve Doğu’ nun önemli bir imparatorluğu olan Osmanlı Devleti 17. yy’ dan sonra ekonomik bir durgunluk yaşarken, Batı sanayi devrimi ve kapitalist sistemle büyük bir ekonomik gelişme yaşıyordu ve bu gelişme daha sonra tüm dünyaya yayılacaktı. 

Peki neden bu değişim Doğu’ da değil de batıda yaşanmıştı?

Weber’ e göre dini inançların sağladığı disiplin kapitalizmle uyum sağladığı için Batı, kapitalizmin doğuşunun yaşandığı yer olmuştu. Yani, Protestan inancında yer alan durmaksızın çalışmak, kapitalizmin ruhuyla uyuştuğundan kapitalizm batıda ortaya çıkmıştır.

Braudel Doğu’ nun kalıplaşmış yapısının kendi aralarındaki birliği sağlamadaki olumlu etkisinin yanında, değişime kapalı olması sonucunu doğurduğundan, Doğu’ da değişimin ve gelişimin gerçekleşemediğini ifade eder.

Adam Smith de aynı şekilde toplumsal kurumların yani, toplumun iç etkenleri olan din, siyaset ve eğitim gibi kurumların yapısı sebebiyle kapitalizmin Doğu’ da gelişemediğini ifade eder.

Tarihçi Landes ise, Avrupa’ nın gerçekçi bir bakış açısına sahip olmasından ve bilimsel araştırmalardaki teknik uygulama becerisinden dolayı sanayi devriminin gerçekleştirdiğini, Çin gibi ülkelerde ise siyasi yapının imparatorluğun otoritesi altında olması ve hukuki yapının da müsait olmaması sebebiyle müteşebbislerin ortaya çıkamadığını ve dolayısıyla gelişim ve değişim olamadığını söylemektedir.

İngiliz antropolog Goody, Weber’ in aksine kültürel yapı ve dini inançlardan dolayı Doğu’ nun geri kalmış olamayacağını ve akılcılığın sadece Batılılara has bir özellik olmadığını savunur. Goody, Hindistan, Çin ve Ortadoğu, Roma İmparatorluğu’ nun çöküşünden sonra Batı’ nın ilerisindedir, fakat 18. yy’ dan sonra sanayi devrimi ile Batı öne geçmiştir der. Bu düşüncesiyle Doğu’ nun gelişime kapalı olmadığı iddiasındadır. Fakat Avrupa’ nın üstünlüğünün sömürgeci ve şiddetli yayılmacı politikası sebebi ile uzun süre devam edeceğini öngörmüştür.

Avrupa’ nın sömürgeci anlayışı sonucunda Hindistan sömürülmüş, Osmanlı Devleti sona ermiş ve Çin ve Japonya “Vahşi” batılılarla tüm ilişkileri keserek, içlerine kapanmıştır. Daha sonra Avrupa’ nın askeri gücü karşısında zayıf kalan Çin, Avrupa’ dan gelen akımların etkisinde kalarak en son komünizmi benimsemiştir. Japonya ise Uzak Doğunun İngilteresi rolünü oynayarak sömürgeci bir devlet haline gelmiş ve 1945 yılına kadar bütün Doğu Asya’ ya yayılmıştır. Japonya, 20. asrın ikinci devresinde mucize bir şekilde Dünyanın ikinci ekonomisi haline gelmiştir.

Landes’ e göre Japonya’nın bu yükselişinin sebebi, kalvinist İngiltere’ ye benzemesi, 250 ulustan oluşması ve bunların hepsinin hep daha fazlasını isteyen bir yapıya sahip olmasıdır. Bunların yanında Japonya’nın Kapitalizm öncesinde Çin’ in gerisinde kalması, iktisadi ve siyasi yapısı, en önemlisi de  Avrupa tarafından sömürülmemiş olması yükselişinin sebepleri arasındadır. Japonya’ nın çok uzakta olması ve Hindistan gibi Dünya ticareti açısından önemli bir yer işgal etmemesi Avrupa tarafından sömürülmemesine neden olmuştur.

20. yy’ dan sonra Japonya çevresindeki Çin, Güney Kore, Tayvan ve Singapur gibi ülkeler de büyük iktisadi gelişmeler kaydetmiştir. Bunun sebebi olarak bu ülkelerin Japonya’ ya yakınlığının yanında, ekonomik akliliği kabul etmesi gösterilir. Hindistan’ ın gelişmede geç kalmasının nedeni olarak çevresinde Japonya gibi bir ülkenin olmamasının yanında, dini inançlarının doğurduğu kast sistemi ve kültürel etkenler gösterilmiştir.

Yazar son değerlendirmesinde, Doğu Asya’nın gelişimi sebebiyle Doğu’ daki hareketsizlik tezinin kabul edilemeyeceğini söyler ve bu sürecin karmaşık ve tenakuzlu olduğunu ilave eder. Ayrıca dini ve sosyal çevrenin farklı da olsa akliliğe engel olmadığını ve gelişmenin tek bir yolu olamayacağını ifade eder.

 

·         Evrenselden özele kültür- Nicolas Journet- Çev: Yümni Sezen- İz Yayıncılık- syf.341-349